Çeviri: Ace's High #17-18

 #17


—Young Lion döneminden konuşmaya devam edelim. O dönemde seninle birlikte yükselen birçok isim vardı. Bu rekabet seni motive etti mi?



Tanahashi: Kesinlikle. Ben, Katsuyori Shibata, Wataru Inoue, Kenzo Suzuki... Hepimizin farklı yaklaşımları ve karakterleri vardı. Bu da ortaya ilginç kombinasyonlar çıkarıyordu. Bir de Togi Makabe vardı, o da aramızda dönüyordu.



—Neredeyse her gece bu beşli farklı kombinasyonlarla ringe çıkıyordu.



Tanahashi: Evet, her seferinde birimiz dışarıda kalıyordu. Ama kartta yer almamak hep canımı acıtırdı. Her gece orada olmak istiyordum.



—Senin için deneyim her şeydi.



Tanahashi: Evet, ama sadece deneyim değil. Sahneye çıkmak, geceye ilk başlayan maçta olmak güzel hissettiriyordu. Seyircilerin gece boyunca ilk gördüğü kişi olmak beni motive ediyordu. Eğer seyirciler benim gibi birini ilk maçta görüp etkilenirse, bu karttaki herkesin seviyesini yükseltirdi.



—Bir Genç Aslan için bu oldukça iddialı bir bakış açısı.



Tanahashi: Belki öyle. Ama dürüst olmak gerekirse, kendimi zihinsel olarak hiç Genç Aslan gibi hissetmedim. Öyle olmam gerektiğini biliyordum, o yüzden sanki o rolü oynuyordum. Sahneye çıkıp herkesi ateşlemem gerekiyordu ve aynı zamanda ‘Daha harika şeyler de geliyor!’ demeliydim.



—Daha baştan Ace gibiydin.



Tanahashi: Gençtim, ama yine de olaylara oldukça analizci yaklaştığımı düşünüyorum.



—Bu sence, ringe girmeden önce çok sıkı bir güreş hayranı olmandan mı kaynaklanıyordu?



Tanahashi: Emin değilim. Ama karttaki ilk maçın ne kadar önemli olduğunu anlıyordum. Gecenin tamamını ateşleyen kıvılcım orada başlar.



—O dönemden aklımda kalan maçlardan biri Kasım 1999’da Osaka’daki Shibata maçın.



Tanahashi: Ah evet. O maçtan sonra Norio Honaga yanıma geldi. Normalde ağzını açmazdı, çok katı bir adamdı. Genç Aslanlara not verirdi ama hep ya %0 ya da %10 olurdu. Ama o gece bana ‘Tanahashi, bu maça %75 veririm’ dedi. (gülüyor)



—Sence bu maçı neden beğenmişti?



Tanahashi: Her şeyimizi verdik o maçta. Gerçekten savaştık ve seyirci de bizimle geldi. Normalde açılış maçlarında sadece kibar bir alkış alırsın ama o maçta seyirciler ismimizi tezahürat yaparak söylüyordu. En azından kendi adımın tezahüratını ilk kez orada duydum. Daha debut’larımızın üzerinden birkaç hafta geçmişti.



—O maçtan sonra, “Her gece rakibim Shibata olsa, çok yol alırım” demiştin.



Tanahashi: Onunla ringe çıktığımda daha önce hiç yaşamadığım bir şey yaşadım. O tezahürat, o reaksiyon... Bayağı bir yükselmiştim.



—Shibata diğer Genç Aslanlardan farklı mıydı sence?



Tanahashi: O zaman bile onda çok ciddi bir rekabet duygusu vardı. Onunla minderde güreşirken asla sırtını alamazdın. Her zaman çok zorlu bir mücadele olurdu onunla.



—İkiniz de aynı gün debut yaptınız ama Shibata senden bir yıl önce Dojo’ya katılmıştı. Öte yandan sen ondan üç yaş büyüktün. Hiyerarşi nasıl işliyordu?



Tanahashi: Dojo kıdemi önemliydi. O bana “Tanahashi-kun” derdi, ben ise ona “Shibata-san” derdim. Hiyerarşide onun altındaydım.



—Az önce Honaga’dan bahsettin; senpai’lerin maçlardan sonra sana sık sık tavsiye verir miydi?



Tanahashi: Genelde sadece bağırırlardı (gülüyor). Başta Choshu olmak üzere.



—Tanahashi’ye bile Choshu bağırıyordu yani. Özellikle aklında kalan bir olay var mı?



Tanahashi: Bir keresinde Matsuyama’da Inoue ile maç yapmıştık. Choshu ikimizi birden çağırdı ve “İkiniz de dede gibi güreştiniz lan! Ateşli olun biraz be!” diye bağırmıştı. O zamanlar teknik olarak emekliydi ama gençlerle ilgileniyordu.



—Peki sen hiç senpai’lere gidip maçımı izleyin, bana tavsiye verin dediğin oldu mu?



Tanahashi: Düşününce hayır, hiç öyle bir şey yapmadım.



—Yaptığın işe güvenin vardı yani?



Tanahashi: Evet, öyleydi sanırım. Egom çok yüksekti. Kendi stilimi biliyordum ve onun arkasında duruyordum. Tabii senpai’leri dinliyordum ama çoğu zaman “evet efendim” deyip sonra söylediklerini bir kulağımdan girip diğerinden çıkartıyordum (gülüyor).



—Senin model öğrenci olduğunu sanıyordum!



Tanahashi: Çok inatçıydım, çok dik kafalıydım.



—Peki kendini diğer Genç Aslanlardan farklı mı görüyordun?



Tanahashi: O kadarını söyleyemem ama kafamda yapmak istediğim güreşin imajı çok netti. Açtım ve sabırsızdım.



#18


—Geçen sefer, bir Genç Aslan olmaktan çok, Genç Aslan rolünü oynadığını söylemiştin. Genç Aslanların meşhur siyah tayt ve siyah botlarına özel bir bağlılığın var mıydı?



Tanahashi: Hayır, pek sayılmaz.



—Gerçekten mi?



Tanahashi: Şunu unutmamak gerek, o kıyafetleri giymem bir yıldan kısa sürdü. Eylül ayında elim kırıldı (9 Eylül 2000, Wataru Inoue ile birlikte Kenzo Suzuki ve Katsuyori Shibata'ya karşı yapılan takım maçında) ve yedi ay ringlerden uzak kaldım. Geri döndüğümdeyse kırmızı ring kıyafetleriyle ve farklı bir tavırla döndüm.



—Bu sakatlık senin için büyük bir hayal kırıklığı olmalı.



Tanahashi: Evet. Metakarpal kemiğim kırılmıştı, içine plaka takıldı. Aslında birkaç aya iyileşmesi gerekiyordu ama sabırsızdım, fazla antrenman yaptım ve tekrar sakatladım.



—Kulağa acı verici geliyor.



Tanahashi: Çok sinir bozucuydu. Bir türlü iyileşmiyordu. Kırık bir kemiği iyileşirken yeniden kırarsan, eskisi kadar güçlü hale gelmiyor. Sonunda altı ay sürdü.



—Tüm bu süre boyunca Dojo’da mıydın?



Tanahashi: Evet, sürekli arkada kalıyordum. O zamanlar Dojo’dan sorumlu kişi Futori-san’dı, yemek işlerine kadar her şeyle o ilgilenirdi. İkimiz birlikte çok zaman geçirdik. Gerçekten iyi ve anlayışlı biriydi. Genç bir güreşçinin sakatlanıp moralinin bozulmasına alışkındı sanırım. Birlikte pachinko oynamaya falan giderdik.



—Sanırım o dönem her gün bacak çalışıyordun.



Tanahashi: Kesinlikle! Çalışabildiğim tek şey buydu neredeyse. Ama kilomu korudum; yaklaşık 110 kiloya kadar çıktım.



—Peki o noktada ringe döndüğünde mezun olabileceğini düşünüyor muydun?



Tanahashi: Şöyle düşündüm: Bu kadar zaman ringden uzak kaldıysam, dönüşümde bir şeyleri değiştirmeliyim. Krizi fırsata çevirmek gibi. Genelde güreşçiler bir-iki yıl siyah kıyafetlerle güreşir, sonra yurtdışına "excursion"a gider ve dönüşte siyah kıyafetlerden kurtulurlar. Ben ise sadece birkaç ayda bunu kendi başıma yaptım. Ne excursion, ne başka bir şey.



—Kariyerinin başlarında hiçbir şeyin normal ilerlemediği açık! (gülüyor) Peki neden kırmızıyı seçtin?



Tanahashi: Açıkçası, o zamanlar kırmızı giyen kimse yoktu. İlk başta yarım taytla başladım, sonra kısa tayta geçtim.



—Sakatlığın sırasında, Shinya Hashimoto NJPW’den ayrılıp kendi organizasyonu ZERO-ONE’ı kurdu. 2002’de Keiji Muto NJPW’den All Japan’a geçtiğinde seni oraya almak için bayağı bastırdığı bilinir. Peki Hashimoto da seni kendi tarafına çekmeye çalıştı mı?



Tanahashi: Evet, denedi. O zamanlar kendi dojosunu kurmuştu, hatta o dönem kurmayı planladığı şeyin adı aslında “New Japan Pro-Wrestling ZERO” olacaktı.



—Başlangıçta Hashimoto’nun planı, NJPW bünyesinde yeni bir marka başlatıp adına NJPW ZERO demekti ama işler tamamen çöktü ve Kasım 2000’de New Japan’den ayrıldı.



Tanahashi: O dönemde Hashimoto’nun bağımsız olacağına dair söylentiler dolaşıyordu ve bana birkaç kez gelip “Tana, gel benimle idman yap” diyordu.



—Yani doğrudan sana teklif götürdü.



Tanahashi: Ben de bunu Black Cat’e söyledim. O da “sakın ha, onunla idman yapmaya gitme” dedi. Ben de düşündüm ki evet, belki de iyi bir fikir olmayabilirdi.



—Görünüşe göre o dönem bazı siyasi oyunlar vardı.



Tanahashi: Hashimoto dürtüsel bir adamdı. Gösteriyi severdi. Ben sadece gidip onunla biraz antrenman yapardım, sonra bir bakardım dergilerde benim onunla sözleşme imzaladığımı gösteren fotoğraflar çıkmış! (gülüyor) Ondan böyle bir şey beklerdim yani.



—O dönemde Hashimoto’nun NJPW’den ayrılması hakkında ne düşünüyordun?



Tanahashi: O durumda kime suç atılır, bilmiyorum ama bence adil olmayan bir pozisyona itildi. Neyse, sonuçta o benim senpai’mdi ve aynı zamanda memleketim Gifu’dandı, o yüzden çok iyi anlaşıyorduk. Gifu’dan ayrılalı onlarca yıl olmuştu ama hâlâ benimle o kalın Gifu şivesiyle konuşmaya özen gösterirdi.



—Senin için duygusal bir figürdü yani.



Tanahashi: Aynen. Kyoto’da okula gittiğim o kısa sürede bile Kansai aksanı edinmiştim. Tokyo’ya geldiğimdeyse kendimi daha standart Japonca konuşurken buldum. Ama Hashimoto’yu duyunca, kökleriyle bu kadar gurur duyan birini dinlemek harikaydı. Ben de Gifu şivemi yeniden kazanmaya çalıştım elimden geldiğince.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başlamak İsteyenler İçin | STARDOM Rehberi 2023

Dave Meltzer'in Gözünden Misawa'nın Ölümü ve Kariyeri

Dave Meltzer Gözünden Von Erich Mitolojisi