Çeviri: Ace's High #3-4




 #3


--Şimdiye kadar hiç profesyonel güreşten bahsetmedik. Güreşi ilk ne zaman keşfettin?


Tanahashi: Hmm, lise son sınıftayken, yani 1992 veya 1993 civarında güreşe gerçekten ilgi duymaya başladım diyebilirim. Başta abim geç saatlerde kalkıp televizyonda maçlar izlerdi. Ben de onunla izlemeye başladım ve yavaş yavaş bu işin içine girdim.


--Yani bu dönem NJPW’de Üç Silahşörler (Shinya Hashimoto, Keiji Muto ve Masahiro Chono) ve AJPW’de Dört Sütun (Mitsuharu Misawa, Kenta Kobashi, Toshiaki Kawada, Akira Taue) dönemi.


Tanahashi: Aynen. Özellikle Kobashi beni çok etkilemişti; o zamanlar hâlâ yükselişteydi ve genellikle maçları dezavantajlı şekilde götürüyordu. NJPW'de ise junior heavyweight'ler dikkatimi çekmişti. Wild Pegasus ve Eddie Guerrero, yani Black Tiger, birbirlerini parçalıyorlardı resmen.


--O zamanlar favori bir güreşçin var mıydı?


Tanahashi: Yıllar içinde sıkça söyledim, ama Kobashi ve Muto bana gerçekten hitap eden isimlerdi. İkisi de çok klasik stillerle güreşiyordu, bu hoşuma gidiyordu ve ayrıca ikisi de çok havalı görünüyordu. Benim için gerçek idol gibiydiler.


--Güreşe başlamadan önce profesyonel güreşle ilgili kafanda nasıl bir imaj vardı?


Tanahashi: Hiç yoktu aslında. Hiç izlememiştim bile, dolayısıyla ne olduğunu bile bilmiyordum. Hatta sınıftaki birkaç çocuk benden önce izlemeye başlamıştı. Hatırlıyorum, bir gün koridorda beni çiftli supleksle yere yapıştırmışlardı ve ben ne olduğunu bile anlayamamıştım. (gülüyor)


--Hahaha! Şimdi düşününce komik geliyor; o supleksi atan çocuklar, ileride IWGP tarihinin en büyük şampiyonlarından birini yere vurduklarını bilseler...


Tanahashi: Heheh. Ama güreşi izlemeye başladıktan sonra, ders aralarında hep birbirimizle güreşirdik.


--Gerçekten mi?


Tanahashi: Evet. Hatırlıyorum, bir çocukla zil çalar çalmaz ona snapmare çekmeye çalıştım. Ama ayağım bir sıraya takıldı ya da bir şeye dolandı, hareketi yapamadım. O da beni itti ve tuş etti. Hayatımdaki ilk "job" oydu. (gülüyor)


--Senin snapmare’in yıllar sonra meşhur oldu ama o gün değil. Peki güreşe bir kez kapılınca, tamamen içine mi girdin?


Tanahashi: Aynen öyle. Tamamen kaptırdım kendimi. Sanırım zamanlamanın da büyük etkisi oldu bunda. Daha önce beyzbola çok meraklıydım ama bir türlü ilerleyemiyordum. Ne kadar çok çalışsam da gelişemiyordum. Tam da o dönem, hayatıma bambaşka, harika bir şey girdi. Kulağa klişe gelebilir ama güreş, hayatı benim için daha yaşanabilir hale getirdi.


--Peki bu sporda seni en çok çeken şey neydi, belirli bir şey söyleyebilir misin?


Tanahashi: Bence beklentileri aşma fikriydi. Güreş hakkında çok bilgim yokken, biri büyük bir supleks ya da sert bir lariat yediğinde "Tamam, bitti" diye düşünürdüm. Ama ayağa kalktıklarında şok olurdum. Bu dayanıklılık, bu mücadele ruhu bana çok cazip geldi.




--Peki, seyirci olarak izlediğin en sevdiğin maç hangisiydi?


Tanahashi: Kesinlikle All Japan’dan bir maç; Kobashi’nin Steve Williams’la 40 dakikadan fazla süren Aichi maçıdır (31 Ağustos 1993). Sonunda Kobashi kaybetti ama Dr. Death’in o öldürücü back drop’larını yemesine rağmen, her defasında iplerden tutunup ayağa kalkması… Harikaydı.


--Lisede o sıralarda "ben de güreşçi olacağım" diye düşünür müydün?


Tanahashi: Hayır, hiç! O zamanlar 175 cm boyundaydım ve sadece 65 kiloydum. Ama beyzbol koçum bizi ağırlık çalışmaya çok teşvik ederdi. Kışın sezon dışı dönemde barbell squat ve bench press yapıyorduk.


--Yani iri değildin ama fit miydin?


Tanahashi: Heheh. O zamanlar karın kaslarım müthişti! Yüzme dersinde kızlar çıldırırdı.


--Yani lise döneminde aşk hayatın da şekil değiştirdi.


Tanahashi: Aynen, hâlâ formdaydım (gülüyor). Rugby takımımdaki çocuklar bana vücutlarını nasıl o hale getireceklerini sorarlardı.


--Kızlar konusundaki şansın da devam etti yani…


Tanahashi: Şeyy… İkinci sınıfta N-san ile çıktım, sonra ayrıldık ve son sınıfta kızlar basketbol takımının kaptanı I-san ile birlikteydim. Ama N-san ilk öpüştüğüm kişiydi!


--Bunda bir hikâye var gibi…


Tanahashi: Hatırlıyorum, Nagoya Akvaryumu’na gidecektik. Tren boyunca tek düşündüğüm "Bugün onu öpeceğim!" fikriydi.


--Kararlıydın yani.


Tanahashi: Evet. Ama bir türlü zamanlama uygun olmadı. Hiç fırsat çıkmadı. Dönüşte, trende "ya şimdi ya hiç" diye düşündüm ve bir anda öptüm.


--Hahaha! Pek incelikli değilmiş…


Tanahashi: Aman Tanrım, ne aptal bir çocuktum! Sadece bu fikre takılıp kalmıştım, tam bir maymundum. Belki de bu yüzden N-san ile çok uzun sürmedi (gülüyor).


--Lise yıllarında büyük bir aşk acısı çekmiş gibi görünmüyorsun.


Tanahashi: Eh, tüm kızlar ayaklarıma seriliyordu… (gülüyor) Şaka şaka. Hayır, sanırım ortaokuldan itibaren giderek daha fazla özgüven kazandım.


--Ama görünüşün, gelişen vücudunla birlikte, bu dönemde Hiroshi Tanahashi: profesyonel güreşçi imajının temelleri atılıyor gibiydi.


Tanahashi: Haklı olabilirsin.


#4

--Biraz da senin güreş tutkunu konuşalım istiyorum. Güreşi izlemeye lise birinci sınıfta başladın; arkadaşlarından da izleyen çok var mıydı?


Tanahashi: Tabii ki. Sınıftaki birkaç arkadaşım büyük güreş hayranıydı, bu yüzden okulun kültür günlerinde cosplay yapardık.


--Güreşiyor muydunuz?


Tanahashi: Hayır, sadece kostüm giyerdik. Beyaz bir tişört alıp üzerine sharpie kalemle “KENTA KOBASHI” yazmıştım ama nedense yüzüme (Masahiro) Chono’nun keçi sakalını çizmiştim (gülüyor).


--Biraz karışıktı yani (gülüyor).


Tanahashi: Aynen öyle. Ama neyse, küçük bir güreş hayranları grubumuz vardı.


--İzlediğin ilk canlı güreş gösterisi hangisiydi?


Tanahashi: Lise son sınıfta, All Japan’in Gifu’daki bir şovuna gitmiştik. Kartı tam hatırlamıyorum ama eminim ana maçta altı kişilik bir takım maçı vardı.


--Peki, hayran olarak o günlerden aklında kalan en özel etkinlik hangisi?


Tanahashi: Kesinlikle Tokyo Dome’a ilk gidişim. 9 Ekim.


njpwuwfijpg.jpg

--Yani 9 Ekim 1995. Meşhur NJPW vs UWFI “All Out War” etkinliği.


Tanahashi: Aynen. Kyoto’da üniversite birinci sınıftaydım. Liseden bir arkadaşım Nagano’da okuyordu. İkimiz de Tokyo’ya uzun bir yolculuk yaptık ve orada buluştuk.


--Tokyo Dome o gece tıklım tıklımdı. Japon güreş tarihinin en meşhur gecelerinden biri.


Tanahashi: İlk maçtan itibaren inanılmaz bir enerji vardı. Öğrenci olduğumdan cebimde pek para yoktu, en arka üst kısımlardan izliyordum. Tıklım tıklım doluydu ama atmosfer inanılmazdı.


--Tam anlamıyla kapalı gişeydi.


Tanahashi: Evet ve etrafımdaki herkes etkinlik programlarını alıyordu. İçinden NJPW ve UWFI çıkartmaları çıkıyordu. Hatırlıyorum, NJPW çıkartmalarını aldığım ürünlerin üstüne yapıştırmıştım.


--Ne tür bir izleyiciydin? Maçları dikkatle izleyenlerden mi, yoksa tezahürat yapıp bağıranlardan mı?


Tanahashi: Ah, bağırmanın yerini hiçbir şey tutmaz bence!


--Hiç öyle biri olduğunu düşünmemiştim! O gece seni en çok etkileyen maç hangisiydi?


Tanahashi: Kesinlikle ana maç: Nobuhiko Takada vs Keiji Muto. Maçın hikâyesi, Muto’nun Takada’nın tekmeleri ve submission’larına karşı ne yapacağıydı. Takada’nın bir tekmesini yakalayıp Dragon Screw yaptı, sonra Figure Four ile maçı kazandı. Pro-wrestling’in klasik bir hareketle kazanması, o kadar tatmin ediciydi ki! (Maçı NJPW World’den izleyin!)


--Bunun seni etkilemesi çok doğal tabii.


Tanahashi: O andan sonra sanırım her Tokyo Dome etkinliğine gittim. Düşünüyorum da, All Out War’dan önce, o yılki G1 beş gün boyunca Ryogoku’da yapılmıştı değil mi?


--Evet, doğru. Ric Flair da o yıl turnuvadaydı.


Tanahashi: Evet! O yıl Keiji Muto kazanmıştı ve o meşhur “geleceğe patlayarak gideceğiz” temalı promosunu yapmıştı.


--Shinya Hashimoto’yu yenip IWGP Şampiyonu olarak G1 Climax kazanan iki kişiden biri olmuştu. Finalde sen de var mıydın?


Tanahashi: Beş günün hepsine gittim.


--Hepsine mi?


Tanahashi: Evet, beş günün tamamına. Üstelik tek başıma.


--Beş günlük bilet parası, konaklama için pek bir şey bırakmamıştır.


Tanahashi: Konaklama için hiçbir planım yoktu!


--Peki ne yaptın?


Tanahashi: Hmm, bir gün bir sınıf arkadaşımda kalabildim. Onun dışında tamamen rastgeleydi. Düşünsene, o zamanlar geceyi geçirebileceğin internet kafeler falan yoktu. Sanırım bir gece 24 saat açık bir aile restoranında sabahlayıp ertesi güne geçtim.


--Bu kadar büyük bir hayrandın yani. Kyoto’daki gösterilere de gidiyor muydun?


Tanahashi: Tabii ki, Kyoto Belediye Spor Salonu’nda olanlara mutlaka giderdim. Bazen Osaka’ya da giderdim, ya da yakınındaki Shiga bölgesine.


--Bu gösterilerden aklında kalan bir şey var mı?


Tanahashi: Hatırlıyorum, Kyoto’daki salona bağlı bir spor salonu vardı. Oraya güreşçilerin idman yapmaya geleceğine emindim. Bir arkadaşımla birlikte oraya gittik, spor yaparken gözümüzü dört açtık. Gerçekten de Muto ve Masa Saito içeri girdi.


--Akıllıca bir hamle.


Tanahashi: Onları çalışırken izlemek büyük fırsattı. Fotoğraf da çektirdik.


--Yani sonunda sayısını bile hatırlamayacağın kadar canlı şova gitmişsindir.


Tanahashi: Kesinlikle. Tüm part-time işlerden kazandığım parayı güreşe harcardım. Maçlara gidip tezahürat yapardık, salonun havasını neşelendirmeye çalışırdık.


--Yani baştan beri bir “şirket adamı”ydın!


Tanahashi: Öyle denebilir.


--“Biz” derken üniversitedeki amatör güreş günlerini kastediyorsun. Onu da bir dahaki sefere konuşacağız!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dave Meltzer'in Gözünden Misawa'nın Ölümü ve Kariyeri

Başlamak İsteyenler İçin | STARDOM Rehberi 2023

Dave Meltzer Gözünden Von Erich Mitolojisi