Ölümünden Sonra Ultimate Warrior'un Kariyerine Bir Bakış

Yazan: Dave Meltzer

Tarih: 14.04.2014


"Her erkeğin kalbi bir gün son atışını yapar. Ciğerleri son nefesini verir. Ama eğer o adamın hayattaki yaptıkları, başkalarının damarlarında kanın daha güçlü akmasına sebep oluyorsa; eğer onları hayattan daha büyük bir şeye daha derinden inandırıyorsa; o zaman onun özü, ruhu, hikaye anlatıcılar tarafından, sadakatle, onu onurlandıranların hafızasında ölümsüzleşecek ve adamın koşusunu sonsuza dek yaşatacaktır."

— Ultimate Warrior, Monday Night Raw, 7 Nisan 2014




Jim Hellwig'in canlandırdığı karakter olan Ultimate Warrior, bir WWE yayınında en son 18 yıl önce görünmüştü. Son birkaç gün içinde ise üç farklı WWE yayınında yer aldı. Salı sabahı, eşiyle birlikte New Orleans’tan Dallas’a, oradan da Phoenix’e uçtu ve ilk olarak Scottsdale’deki Gainy Suites Oteli’ne gittiler.


“8 Nisan saat 17:50’de, 54 yaşındaki Warrior James B. Hellwig, Arizona’nın Scottsdale kentindeki Gainy Suites Oteli’nde eşiyle arabalarına doğru yürürken yere yığıldı,” dedi Scottsdale Polis Departmanı’ndan Çavuş Mark Clark. “Scottsdale İtfaiyesi onu yerel bir hastaneye götürdü ve kısa bir süre sonra hastanede hayatını kaybettiği açıklandı. Şu anki soruşturma aşamasında, ölümünün nedeni büyük olasılıkla ani gelişen ciddi bir tıbbi durumdur.”


TMZ'nin haberine göre, yere yığıldığı sırada, görgü tanıklarının ifadesine göre, göğsünü tutuyordu. Otopsi yapılacak olsa da, ilk tahminlere göre kendisinin büyük bir kalp krizi geçirdiği düşünülüyor.


Zamanlama ürkütücüydü. WWE HOF şovunun main event'de sahneye çıkışı, iki küçük kızıyla birlikte gelmesi, ön sırada oturan eşi ve annesiyle konuşup onlara ne kadar çok sevdiğini söylemesi…

Ertesi gün WrestleMania’da tanıtıldı. Ondan bir gün sonra ise Raw’da sonsuza dek hatırlanacak vedasını yaptı.


Aksayarak yürüyordu ve halatları sarsmak için gittiğinde hemen nefesi kesildi; bu da bir işaret olabilir. Gerçekten farkında mıydı bilinmez, ama şimdi geriye dönüp Cumartesi ve Pazartesi yaptığı konuşmaları farklı bir bakışla dinlediğinizde bu sonuca varabilirsiniz. Yine de bu tamamen tesadüf de olabilir. Onu çoğumuzdan daha iyi tanıyan biri, aynı şeyi fark etti: Bu konuşmalar tam da onun tarzıydı ve söylediklerinden neredeyse her cümleden bir anlam çıkarabilirdiniz. Yıllar boyunca yaptığı yorumlara bakıldığında, sanki kendi cenaze konuşmasını yapıyormuş gibi algılanabilecek şeyler vardı ama ciddi bir sağlık sorununun farkında olduğu düşüncesini kendisi reddetmişti.


Söyledikleri ve söyleme biçimi onun için olağandışı değildi. Aksaması da yeni değildi. Ne zamandır bu kadar kötü aksadığını kimse tam olarak bilmiyor ama onunla 2012 yılına kadar uzanan toplantılar yapanlar aynı aksamanın o zaman da mevcut olduğunu söylüyor.


Ancak, genç yaşta öleceğine dair bir önsezisi vardı. Onunla çalışan bazı insanlar, Ultimate Warrior olmak için neler yaptığı ve kullandığı kimyasallar hakkında açıkça konuştuğunu söylüyor. Son aylarda, genç öleceğine inandığını açık açık ve sakince dile getiriyordu. Babası ve dedesi 50’li yaşlarında hayatını kaybetmişti ve kendisi de, kullandığı ilaçların büyük ihtimalle ömründen yıllar çaldığını açıkça söylüyordu. Ancak, tüm bunları yaptığı için pişman olmadığını, çünkü bunlar olmadan Ultimate Warrior karakterinin asla var olamayacağını da vurguluyordu.


James Brian Hellwig, güreş dünyasının unutulmaz karakterlerinden biriydi. Bu dünyaya bir nevi tesadüfen adım attı. Hulk Hogan ile birlikte, dönemin simgelerinden biri haline geldi. Başarısını sağlayan en büyük etken, iri ve kaslı fiziğiydi; o bir vücut geliştirme yarışmacısıydı. Elbette sadece fiziğiyle bu noktaya gelmedi; zira dünyada onun kadar para kazanmayı hayal eden sayısız büyük vücutlu insan var. Ne yaptığını tam olarak bilmese bile, seyirciye hitap eden bir karizması vardı. Saçlarını uzatıp Dingo Warrior karakterine dönüştükten sonra bu iyice belirginleşti.


Blade Runner Rock adıyla, kısa saçlı haliyle, profesyonel güreş dünyasındaki herkes kadar iri ve kaslıydı, ancak o dönemde seyirciyle bir bağ kurduğuna dair hiçbir iz yoktu. Mid South’ta, Blade Runners (Sting ve Warrior) pek iyi anılmıyordu, özellikle de Bill Watts, onların kadroya girebilmesi için Kelly Kiniski’yi (Masked Superstar #2 olarak güreşiyordu) işten çıkardığında. Kiniski, efsanevi Gene Kiniski’nin oğluydu; iyi bir insandı, sessizdi, kimseyle sorunu yoktu, teknik olarak çok iyiydi ama hiç karizması yoktu. West Texas State’de futbol oynamıştı ve turneye çıkan herkes, Ted DiBiase, Dick Murdoch ve Jim Duggan gibi soyunma odası liderleri de dahil, onu severdi. Özellikle Murdoch, birkaç haftalık eğitim ve ring tecrübesi olan iki acemi vücut geliştiriciyi kadroya almak için düzgün bir çocuk olan Kiniski’nin kovulmasına çok öfkelenmişti. Watts ise buna karşılık, diğerlerinin işin ticaret yönünü anlamadığını, çünkü Blade Runners’ın dış görünüşünün benzersiz olduğunu savundu. Rock (Warrior), 280 pound (127 kilo) ağırlığındaydı ve o kiloda bile son derece formdaydı. Kiniski’nin main event'de yer alma potansiyeli yoktu. Blade Runners ringe çıkmak için henüz çok hazırlıksızdı, ama Kiniski’nin sahip olmadığı bir potansiyele sahiptiler. Bu tartışma daha büyük sorunlara yol açtı ve sonuç olarak Murdoch şirketten ayrıldı.


Blade Runner Rock ortama uyum sağlayamamıştı ve Blade Runners henüz seyirciyle bağ kuramamıştı. Mid South’ta çaylak oluşu nedeniyle sorunlar yaşadı. 47 yaşındaki Bill Watts emeklilikten çıkarak onlarla ringe çıktı ve onlara “Patron sizi vurduğunda uçmanız gerekir” dendi. Warrior, yaşlı, biraz şişman ama kendisinden bile büyük olan bir adamın onu bu kadar kolayca yenmesini anlayamıyordu. Ama gerçek şu ki, Watts o bölgenin efsanesiydi.


Başka sorunlar da vardı. O dönem Sting’le iyi geçinemiyordu. Sting’in harika bir tavrı olduğu düşünülürken, Warrior için bu geçerli değildi. Kısa sürede kötü bir üne kavuşmuştu ve işi bırakmıştı. Kariyerinin biteceği çok olasıydı.


Ancak Dallas bölgesindeki promosyon (WCCW) yeni yetenek arıyordu. Ayrıca şirket, kadın seyircileri çekmek için yakışıklı erkekler üzerine kurulu bir yapıya sahipti. Bölge artık zirve dönemini geçmişti ama Kevin ve Kerry Von Erich hâlâ ordalardı ve sahte kuzenleri Lance Von Erich (modellik yapan ama güreşemeyen bir vücut geliştirici) ile takım oluşturuyorlardı. Fiziksel olarak Jim Hellwig, şirketin en büyük yıldızı Kerry Von Erich’e benziyordu. Lance Von Erich gibi, sahneye çıktığında kadınlar ona hemen ilgi gösterdi ve seyirciyle bağ kurdu. Şirketin en büyük yıldızı kadar popüler olmasa da, kariyerinde ilk kez seyirciden karşılık almıştı. Promoları (mikrofon konuşmaları) ise hâlâ geliştirilmeye muhtaçtı.


O dönemde booker (hikâye yazarı/müsabaka planlayıcısı) Bruiser Brody’ydi. Şu sahneyi hâlâ komik bir anı olarak hatırlıyorum: Pazartesi geceleri Fort Worth’te promos çekimleri yapılırken, Brody çıkıp maçları hakkında konuşurdu. Ardından Dingo Warrior (Warrior’un o dönemki ismi) gelir ve daha sonra Ultimate Warrior tarzına dönüşecek türden anlamsız, enerjik konuşmalar yapardı. Brody ise sahneden ayrılmaz, arka planda beklerdi. Warrior konuşmasını bitirdiğinde, Brody kameraya döner ve şöyle derdi: “Marc (TV sunucusu Marc Lowrance), Dingo’nun demeye çalıştığı şey şu ki…”


Gary Hart, Warrior WWE’ye ilk geldiğinde onun menajerliğini yaptı, o zamanlar kötü karakter (heel) rolündeydi, ama kaçınılmaz olarak seyircinin sevdiği bir kahramana (babyface) dönüşecekti. Hart, onun steroid kullanımıyla ilgili sorunlarına ve ilk eşiyle yaşadığı problemlere doğrudan tanıklık etti. “Dingo Warrior” ismi Hart’ın fikriydi. “Dingo” kelimesi, Hart’ın 60’lar ve 70’lerde çalıştığı Avustralya’dan geliyordu. Warrior daha önce de yüz boyası kullanmıştı, ama Dingo Warrior dönemindeki boyasıyla artık altı yaş daha genç, daha iyi vücutlu, daha yakışıklı ve daha güzel saçlıydı. Kısa sürede Randy Savage ile birlikte şirketin ikinci büyük yıldızı olmak için yarışıyordu.


Yükselişi sırasında sadece bir kez mağlup oldu: 1989’daki WrestleMania V şovunda Rick Rude’a karşı, Bobby Heenan’ın müdahalesi sayesinde Intercontinental (Kıtalararası) Şampiyonluğu kaybetti. Bu yenilgi, onların hikâyesini uzatmak için planlanmıştı. Warrior’ın maç programını dikkatli şekilde düzenlemek zorundaydılar. Çünkü yalnızca en iyi güreşçiler onunla iyi bir maç çıkarabiliyordu ve ringde onunla en iyi uyum sağlayan kişi Rick Rude’du. Vücut geliştirme yarışması gibi bazı gösteri müsabakalarının ardından Warrior kemeri geri kazandı ve artık hedefinde Hulk Hogan vardı.


Ancak yükselirken bile her zaman mutlu değildi. WWF'deki ilk döneminde, Kerry Von Erich gelmeden önceki en yakın arkadaşı belki de Owen Hart’tı. İkisi de aynı zamanda şirkete gelmişti. Owen, Blue Blazer adıyla maskeli güreşiyordu. İkisinin de o dönem televizyonda fazla yeri yoktu ama yine de ringdeki performanslarıyla seyirciyi etkiliyordu: Warrior girişi, fiziği ve hızlı maçlarıyla; Blue Blazer ise kendine özgü hareketleriyle. Ancak şirket, Blue Blazer’ın yıldızlarla yarışamayacak kadar küçük olduğunu düşündü ve hareketlerini sınırlayarak onu ön maçlara sıkıştırdı.


Owen Hart dünyanın en yetenekli güreşçilerinden biri sayılırken, Warrior teknik olarak öyle değildi ama main eventlerde yer alan oydu. Bu, aralarında bir kıskançlık yaratabilir gibi görünse de, aslında gayet iyi anlaşıyorlardı.


Owen Hart, herkesin zaman algısının bozulduğunu söylüyordu. O günlerde programlar son derece yoğundu. Yılda neredeyse 300 şova çıkıyorlardı, ülkenin dört bir yanını dolaşıp sürekli saat dilimi değiştiriyor, sabahın erken saatlerinde uçağa biniyorlardı. Warrior, vücudu onun karakteri olduğu için, antrenman ve beslenme konusunda inanılmaz disiplinliydi. Elbette bu görünümünü koruyabilmek için bilinen tüm fiziksel destekleri kullanıyordu. O kadar enerjikti ki, uyuyamıyordu. Owen, sabah 2:30’da Warrior’ın çamaşır yıkadığını, çünkü aşırı derecede uyarılmış halde olduğunu esprili bir dille anlatırdı.


Owen Hart, yeteneğinin boşa harcandığını düşünüyordu, bu yüzden ayrılıp Japonya’da çalışmaya karar verdi. Warrior da her ne kadar zirvede olsa da mutlu değildi ve onunla gitmek istedi. Owen, onu nazikçe vazgeçirdi:

“Japonya herkes için değildir,” dedi.


Bu hafta sonuna kadar Warrior’ın mirası WrestleMania 6’daki Sky Dome’da gerçekleşen maçıydı. “The Ultimate Challenge” adı verilen bu karşılaşma, Hogan ile Warrior arasında gerçekleşti. Her ikisi de sevilen kahraman karakterlerdi, bu açıdan o dönemde eşi benzeri görülmemiş bir karşılaşmaydı. WWF Şampiyonu ile Kıtalararası Şampiyon’un mücadelesi, güreşte yeni bir dönemin başlangıcı ve bayrak değişimi olarak tasarlanmıştı. Maç 22 dakika 51 saniye sürdü; Hogan bacak darbesini kaçırdıktan sonra Warrior sıçrayarak üzerine atladı ve kazandı. Bu, Hogan’ın yıllar sonra The Rock’a kaybederken kullandığı bitirişin neredeyse aynısıydı.


Bu, Hogan’ın ustalık performansıydı. Maç, yıllar sonra WCW'de yaptıkları karşılaşmanın da gösterdiği gibi, aksi halde büyük risk taşıyacağından, büyük ölçüde önceden planlanmıştı ve beklenmedik şekilde iyi bir maç ortaya çıktı. Bazı yönlerden, özellikle de sahnenin büyüklüğü ve Hogan’ın yenilmesi nedeniyle, bu maç dönemin en çok hatırlanan ikinci karşılaşmasıydı; ilki Hogan vs. Andre maçıdır.


Şov, Toronto’daki Sky Dome’u 64.287 seyirciyle doldurdu (o yıl açıklanan sayı gerçekte biraz abartılmıştı). Gerçek ve doğrulanabilir rakamlar açısından bakıldığında, o dönem için Kuzey Amerika’daki en büyük ikinci seyirci sayısıydı. Bu sayı, yine Toronto’daki Hogan vs. Paul Orndorff maçını biraz geçiyordu; yalnızca Hogan vs. Andre’nin Pontiac Silverdome’daki karşılaşması bu rakamı aşmıştı. Maçın bilet geliri 3.490.857 Amerikan dolarıydı (dönemin döviz kuruna göre 4.1 milyon Kanada dolarını geçiyordu) ve bu, o zamana kadar profesyonel güreş tarihindeki en yüksek hasılat olarak kayıtlara geçti. Bu rakam, bir önceki yıl Hogan vs. Savage maçının kırdığı Kuzey Amerika rekorunun iki katıydı. Ayrıca, 14 yıl önceki Muhammed Ali vs. Antonio Inoki maçının 2 milyon doları aşan dünya rekorunu da geride bıraktı.


Ancak PPV (ücretli yayın) satışları 500.000’in altındaydı, bu da önceki yıllara kıyasla biraz hayal kırıklığı yarattı. O dönemde, iki popüler karakterin (babyface vs. babyface) karşılaşmaları, bir kahramanla kötü karakterin (babyface vs. heel) karşılaşmaları kadar ilgi çekmiyordu. Bu durum, önceki yıl Hogan vs. Savage maçında daha iyi sonuçlar getirmişti. O dönemde artık ömrünü tamamlamakta olan kapalı devre yayınlarda ise 53.000 kişi vardı.


Hikâyenin odak noktası maçın sonu, hakemin üçe kadar sayıp sonucu ilan ettiği o şok an olmalıydı. Hogan, 1983 sonunda AWA’den ayrılıp WWF’e döndüğünden beri hiç tuşla yenilmemişti. Aslında 1981’de başladığı AWA kariyeri boyunca da hiç yenilmemişti. Japonya’da Inoki’ye birkaç kez yenilmişti ve bir turnuvada takım arkadaşı Stan Hansen’a da bir yenilgisi olmuştu, ama 1981 veya 1982 sonrası artık “iş yapmazdı” yani kimseye temiz bir şekilde yenilmezdi. Andre karşısındaki tek yenilgisi ise hileli bir hakem sayımıyla gelmişti. Bu nedenle Hogan’ın bu maçta temiz şekilde (hilesiz) yenilmesi çok büyük bir olaydı.


Hogan’ın o maçtaki performansı ustacaydı. Hikâyede Warrior’ın kazanması ve yeni şampiyon olması gerekiyordu. Ama esas hikâye Hogan’ın kaybetmesiydi. Hogan, üzgün bir ifadeyle Warrior’ın beline kemeri taktı ve ringi büyük bir alkışla terk etti. Warrior ringde kaldı ama seyirci açısından hâlâ ikinci sıradaydı.


En büyük zaferinden sonra bir daha eskisi gibi olamadı. Maçın inşasında, Warrior yeni ve taze bir yüzdü; maç duyuruldukça tüm salonlarda hayranlar onun adını bağırıyor, Hogan’ı ise yuhalıyordu. Ama Toronto’daki o gecede, kaybetmiş olsa bile asıl yıldız Hogan’dı. İnsanlar bu maçta seyircinin ikiye bölündüğünü söyler, ama maç sırasında Hogan’a olan tezahüratlar daha yüksekti. Yine de iki güreşçiye de yuhalanma olmadı. Seyirciler başlangıçta Warrior’ın Hogan’ın saltanatını sona erdirmesini isterken, maç sonunda onu gerçek varis değil, sadece “esas yıldız” geri dönene kadar tahtı tutan bir geçici şampiyon olarak görmeye başlamıştı.


Warrior’ın şampiyonluk dönemi, taze kötü karakter (heel) rakiplerden yoksundu. Çünkü Rick Rude ile daha önce bitmiş bir hikâyesi vardı ve Mr. Perfect, Hogan tarafından defalarca yenilmişti. İşler kötüye gitti ve bir senaryo yaratıldı: Sgt. Slaughter, ABD’de o dönem Irak’a karşı olumsuz duyguların yükseldiği bir dönemde Irak sempatizanı olarak geri dönecekti. Bu, sonunda Körfez Savaşı’na evrilecek olan olaylardan hemen önceydi. Slaughter, Warrior’ı yenecek ve ardından bir sonraki WrestleMania’da kemeri Hogan’a kaybedecekti.


[MEDIA=youtube]rfwm44PhuQk[/MEDIA]


Warrior, o WrestleMania’da kariyerine en uygun rakiplerinden biri olan Randy Savage ile kariyer vs. kariyer maçında karşılaştı. 1991 yazında, Vince McMahon ile iş konularında sorunlar yaşadı. Hogan’la aynı programı, aynı ödeme yüzdesini ve tüm PPV’lerde eşit ödeme almayı talep etti. McMahon, bu şartların hepsini kabul etti. Ancak ilk şovdan, yani Madison Square Garden’daki SummerSlam 1991’den hemen sonra, maç biter bitmez McMahon onu askıya aldı — ki bu gerçekte bir kovulmaydı.


Sonraki 15 yıl boyunca birkaç geri dönüş yaptı ama hepsi kısa sürdü. Üç dava açtı ve her fırsatta McMahon’ı eleştirdi. McMahon, kendisine sorulduğunda Hellwig için “deli” derdi. Yine de, her ne sebeptense, onu tekrar tekrar geri getirmek isterdi. Bir keresinde neden böyle yaptığı sorulduğunda, “Ben herhâlde cezayı seven biriyim,” demişti.


Yine de günümüz güreşçilerinin çoğu perde arkasında neler olduğunu ya da onunla çalışanların ne düşündüğünü bilmiyordu. Onu çocukluklarının çizgi film kahramanı olarak görüyorlardı. Yıllarca şirkete yönelttiği eleştirileri bilmiyorlar, onu tarihî bir figür olarak kabul ediyorlardı: Geri dönen, herkese nazik davranan ve ailesini çok seven biri.


Bryan Danielson şöyle yazdı:

“Kalbim kırıldı. Warrior’un ailesine en içten taziyelerimi iletiyorum. Bu hafta sonu eşine ve kızlarına olan sevgisini görmek, yaşananları daha da üzücü hâle getiriyor. Ultimate Warrior çocukken favorimdi ve onunla konuşabilmek hayatımın en özel anlarından biriydi. Bana karşı çok nazikti.”


Warrior’ın tartışmalı bir yönü de vardı. Kısa süren bir üniversite konuşmacılığı kariyeri oldu, ancak eşcinsellik karşıtı sözleriyle sona erdi. Daha sonra bu sözlerini şöyle açıkladı: Eğer dünyadaki herkes eşcinsel olsaydı, insan türü devam edemezdi. Ayrıca WWF’e ve McMahon’a geri dönen bazı güreşçileri “zayıf iradeli” olmakla eleştirdi ve erken yaşta ölen kendi kendini yok eden güreşçilerle dalga geçti.


Bazı konuşmaları, sanki sağlığıyla ilgili bir sorunu önceden biliyormuş gibi analiz edilecek. Sanki bu son perdeydi: McMahon ile ilişkisini onarmak, ona yıldız olma fırsatı veren kişiye karşı borcunu ödemek. Warrior, WWE’nin marka elçisi olarak yeni bir sözleşme imzalamıştı — ki bunu Hall of Fame konuşmasında da belirtmişti. Bu pozisyon daha önce Mick Foley’deydi, ta ki şirket onun sözleşmesini yenilememeye karar verene kadar.


James Brian Hellwig, 16 Haziran 1959’da Crawfordsville, Indiana’da doğdu. Babası o 12 yaşındayken evi terk etti ve onu annesi büyüttü.


Indiana, Veedersburg’daki Fountain Central Lisesi’ne gittiğinde zayıf bir çocuktu, sadece 61 kiloydu. Ancak büyürken, dönemin en iyi vücut geliştiricilerinden biri olan Robbie Robinson’a hayrandı. Okulun atletizm takımında orta mesafe koşucusuydu. Bir yıl Amerikan futbolu takımına katılmayı denedi ama sezon başlamadan bıraktı. Liseden mezun olduğunda 1.85 boyundaydı ve 72 kiloydu. O sırada iki yıldır düzenli olarak ağırlık çalışıyordu. İyi bir fiziği vardı ama ağırlık çalışmaya başladığında vücudu doğal olarak patlayan (çabuk gelişen) biri değildi.


Indiana State Üniversitesi'nde birinci sınıf öğrencisiyken sağlam bir yapıya sahipti ama bir yarışma vücut geliştiricisi gibi görünmüyordu. O dönemin vücut geliştiricilerinin dergilerdeki fotoğraflarına bakıp, “O kadar iri olmayı sabırsızlıkla bekliyorum,” dediği bilinir.



Bir yıl sonra üniversiteyi bıraktı ve Georgia’ya gitti. Bu dönemde artık devasa bir yapıya sahipti. Georgia’da vücut geliştirme yarışmalarına katılıyordu ve aynı zamanda kayropraktik eğitimi alıyordu. Profesyonel güreşçi olarak yedi haneli (milyon dolarlık) bir yıl geçirdikten sonra, Marietta, GA’daki Life Chiropractic College’a olan öğrenci kredilerini ödemediği ortaya çıktı. 1984 yılında Mr. Georgia unvanını kazandı, 1985’te Junior Mr. USA yarışmasında kendi kategorisinde beşinci oldu. Sonraki yarışması için Güney Kaliforniya’da antrenman yaparken, Rick Bassman onu spor salonunda fark etti ve onu Power Team USA projesine dahil etmek için ikna etti. Bu ekipte Steve Borden (daha sonra Sting olarak tanınan), Steve DiSalvo, Angel of Death olarak güreşen ve genç yaşta ölen Dave Sheldon ve birkaç vücut geliştirici daha vardı.


Hellwig ve Borden bu kamptan birkaç hafta sonra ayrıldılar ve Jerry Jarrett tarafından işe alındılar. İlk olarak Jim “Justice” Hellwig ve Steve “Flash” Borden olarak The Freedom Fighters (Özgürlük Savaşçıları) takımını oluşturdular ve aslında Bassman’ın tasarladığı karakteri sürdürdüler. Daha sonra kötü karakter (heel) oldular, Dutch Mantell tarafından yönetildiler ve The Blade Runners ismini aldılar. Hellwig Blade Runner Rock, Borden ise Blade Runner Sting oldu. Kampta birlikte başladıkları, yollarda beraber güreştikleri ve biri WCW’de, diğeri WWF’de aynı anda yükselen yıldızlar haline geldiği için, ikisinin arkadaş olduğu düşünülürdü. Ancak her ikisi de yıllar içinde bu iddiayı reddettiler, özellikle yolları ayrıldıktan sonra arkadaş olmadıklarını söylediler.


Hellwig, Mid South Wrestling’de Bill Watts ile sorunlar yaşadı ve şirketten ayrıldı. Ardından Dallas’a gitti ve orada Dingo Warrior karakterini yarattı. Blade Runner Sting ise, Eddie Gilbert’ın Hot Stuff Inc. grubunda Sting’e dönüştü. Gilbert, onu bebek yüz (babyface) yaparak kendisine karşı çevirdiğinde, onun geleceğin süperstarı olduğunu hemen fark etmişti.


Hellwig sık sık gidip geldiği için her zaman büyük bir merak konusuydu. Ne zaman geri dönse, büyük ilgi toplardı. Ortadan kaybolduğunda, insanlar sürekli onu konuşurdu. 1992’de yaklaşık 106 kiloyla geri döndüğünde, kalbinin patladığı ve onun yerine başka bir Ultimate Warrior getirildiği yönünde söylentiler çıkmıştı. WCW onu getirmeye çalışıp başaramadığında, onun kopyası olan “Renegade” adlı bir karakter yarattılar ve bu karakteri öne çıkarmaya çalıştılar. Bu durum, Steve Austin’in bir WCW çekimini geçici olarak durdurmasına sebep oldu çünkü Renegade’e yenilmeyi reddetmişti.


1998 yılında, WWF ile iki yıl önce yaşadığı son ayrılığın ardından Eric Bischoff, Ultimate Warrior'ı WCW'ye getirdi; esas amaç, Hogan’ın sekiz yıl önceki yenilgisinin rövanşını almasıydı. Yaşanan tüm sorunlara rağmen, McMahon, Warrior’ın rakip şirkette çalışacak olmasından ötürü paniğe kapıldı ve onu geri almak için bir hamle daha yaptı; ancak bu sefer başarılı olamadı.


Warrior’ın Nitro’daki ilk çıkışı akılda kalıcıydı. O döneme göre olağanüstü sayılabilecek bir reyting dilimi (quarter hour) elde etti ve salonun adeta çatısını havaya uçurdu. Ancak uzun süren promosu sırasında izleyiciler kanalı değiştirmeye başladı. İkinci haftada, reytinglere hiçbir etkisi olmadı ve sonraki görünümlerinde insanlar yine ekran başından uzaklaştı. Hogan ile olan maçı iyi değildi – hatta bunu nazikçe söylemek bile yeterli olmaz, çünkü maç tam bir felaketti.


Maç, yaklaşık 300.000 satışla ortalamanın biraz üzerinde PPV (ödemeli izleme) rakamı elde etti ama sekiz yıldır beklenen, tüm zamanların en ünlü maçlarından birinin rövanşı için bekleneni kesinlikle karşılamadı. Warrior televizyonda ne kadar çok yer aldıysa ve kötü senaryolara dahil olduysa, o kadar değersizleşti. Eğer WCW sadece Hogan vs. Warrior maçını duyurup Warrior’ı hiç televizyonda göstermemiş ve bir hikâye yazmamış olsaydı, iş çok daha büyük olurdu. Ama Hogan istediğini aldı, intikamını aldı. Warrior kaybettikten sonra bir daha kullanılmadı, oysa hâlâ uzun süreli ve yüksek maaşlı bir kontratı vardı.


2008 yılında, İspanya’nın Barselona kentinde Nu Wrestling Revolution için Orlando Jordan’a karşı yaptığı bir gösteri dışında, WCW macerasından kısa süre sonra güreşi bıraktı ve bir daha ulusal bir güreş programında yer almadı.


1993 yılında adını yasal olarak “Warrior” (Savaşçı) olarak değiştirdi. Bu delilikten değil, WWE ile yaşadığı yasal sorunlardan kaynaklanıyordu. WWE, onun Ultimate Warrior ismini kişisel pazarlamada kullanmasını engellemeye çalıştı. Hellwig, karakterin ve ismin kullanım hakkının kendisinde olduğunu savundu, çünkü Texas’ta Dingo Warrior olarak benzer bir karakterle sahne alıyordu. Aslında “Ultimate Warrior” ismi, WWF’te Badnews Brown adıyla güreşen, aynı zamanda olimpiyat bronz madalyalı bir judocu olan Badnews Allen Coage’den geliyordu. 1980'lerde kendisine verdiği takma addı bu. WWE, Warrior’ın bu ismi kullanmasını engelleyemedi çünkü artık yasal ve gerçek adıydı. Yine de onunla mücadele ettiler. Ancak ismini resmî olarak Warrior olarak değiştirince, bu ismi pazarlamada kullanma hakkına da sahip oldu.


Warrior, güreşe başlamadan önce, 1982 yılında vücut geliştirme yaparken, yüksek maaşlı bir striptizci olan Shari Tyree ile evlendi. Büyük çıkışını yaptığı dönemde, hâlâ evliydi ama evliliği sallantıdaydı ve o sıralar, birkaç yıl sonra Brian Pillman’ın eşi olacak Melanie ile seyahat ediyordu. Bir model ve striptizci olan Melanie’yi Brian Pillman bir dergide gördü, onun güreş dünyasıyla bir bağlantısı olduğunu bilmeden peşine düştü. Hatta daha onunla tanışmadan önce, onunla evleneceğini söylediği biliniyor. Evlilikleri sırasında, Hellwig Melanie’yi Pillman’ın evinden arayıp geri dönmesini istedi. Brian Pillman, Jim Hellwig’ten nefret ediyordu.


Mevcut eşi Dana ile evlendi ve Dana onun soyadını aldı. 2000 yılından itibaren adı Dana Warrior oldu. Çiftin, Hall of Fame (Şöhretler Müzesi) töreninde onunla birlikte sahneye çıkan iki kızı vardı: 13 yaşındaki Indiana (Indy Warrior olarak bilinir) ve 11 yaşındaki Mattigan (Matty Warrior olarak bilinir).


Yıllar içinde Warrior, iş yapmak açısından zor biri olarak ün kazandı. Ancak hem onunla hem de Vince McMahon ile yakın olan bazı kişiler bana, bu sürekli sevgi-nefret ilişkilerinin nedeninin, ikisinin de aynı paranın iki yüzü olması olduğunu söyledi. Warrior, Vince’in hep olmak istediği vücut geliştiriciydi. Vince ise Warrior’ın hep olmak istediği iş adamıydı. İkisi de olaylara kendi bakış açılarıyla yaklaşıyordu ve hiçbirinin fikirlerinin sorgulanmasına tahammülü yoktu.


Warrior birkaç yıl önce biseps kasını yırttığında ve ameliyat gerektiğinde, doktorları tarafından kendisine bir rehabilitasyon programı verildi. Ancak Warrior, bu programı çöpe attığını ve ameliyattan hemen sonra hafif ağırlıklarla curl (kol kası egzersizi) yapmaya başladığını, kasın üst noktasında her zamanki gibi sıkarak çalıştığını söyledi. Bu da tam olarak doktorunun yapmaması gerektiğini söylediği şeydi. Warrior, doktorların ne dediklerini bilmediklerini söyledi. Bu zihniyet, onun güreş kariyerinden önce ve sırasında içinde bulunduğu steroidle dolu vücut geliştirme dünyasından geliyordu. O büyürken, diğer tüm sporcular gibi, Amerikan Tıp Derneği’nin steroidlerin kas yapımına yardımcı olmadığını ve kilo alımının sadece su tutulumundan kaynaklandığını söylediğini duymuştu. Ancak spor salonlarında zaman geçiren ve gerçek insanlardaki sonuçları gören herkes bunun saçmalık olduğunu biliyordu ve bu nedenle doktorların söylediklerini sorgulamaya başladı.


Chris Benoit karısını, oğlunu ve kendisini öldürdükten sonra, Warrior Fox News’teki tartışma programlarında yer aldı. Steroid konusu gündeme geldiğinde, steroidlerin aslında sağlıklı olduğunu ve doktorların ne söylediklerini bilmediklerini savunmaya çalıştı. Yüzeyde bu saçma görünse de, Warrior’ın güreş yaptığı dönemin çılgın ölüm oranı göz önüne alındığında, her zaman farklı gerekçeler ve suçlanacak başka ilaçlar bulunabiliyordu. Çoğu ölüm vakasında, ölen kişiler uzun yıllar boyunca pek çok farklı madde kullanmıştı; bu nedenle spesifik olarak bir maddeyi suçlamak mümkün değildi.


Warrior, Cumartesi gecesi yaptığı konuşmada kendini fazla yormasından esprili bir şekilde bahsetti. Pazartesi günü ise sahneye çıkıp halatları salladı. Ancak çok az bir şey yaptıktan sonra fazlasıyla yoruldu ve hareketleri düzgün değildi. Warrior’ın süperstar olduğu dönemdeki profesyonel güreşçilerin tarihine baktığınızda, erken ölümler istisna değil, neredeyse kural gibiydi. Ancak zamanlama gerçekten çılgıncaydı. 2K Sports ve en son çıkan video oyunuyla ilgili neredeyse tesadüfi, çok özel bir gelişme olmasaydı, kimse Warrior’ı bu yılki oyuna dahil etmeyi düşünmeyecekti. Ancak bu gerçekleşince ve Vince –belki isteksizce de olsa– onun oyunda yer almasını onaylayınca, bu iş toplantılarına kapı açtı ve bu da onun Hall of Fame’in baş ismi olmasına yol açtı.


Ancak onu Hall of Fame’e (Şöhretler Müzesi) dahil edip şirkete geri getiren anlaşmayı yapan kişi Paul Levesque (Triple H) oldu. Bu dönüş sürecinde Warrior, Levesque hakkında olumlu şeyler söyledi, ama Hall of Fame konuşmasında, geçmişte DVD’de yapılan bazı yorumlar nedeniyle ona hafif bir dokundurma yapmayı da ihmal etmedi. Gerçekçi olmak gerekirse, bu dönüşün temeli 2K tarafından atıldı. Aylar boyunca neredeyse tam zamanlı çalışan insanlar, onun memnun kalmasını ve anlaşmadan caymamasını sağlamak için uğraştı. Ancak WWE tarafında her şey neredeyse tamamen Levesque tarafından yürütüldü. Warrior’ın dönüşü için hazırlanan tanıtım videosu, Paul Heyman ve Mitchell Stuart’ın yönettiği Looking4Larry ajansı tarafından hazırlandı. Bu tanıtım, New York’ta düzenlenen basın toplantısına ve her şeyin gerçekten başlamasına önayak oldu.


Ölümünden hemen önce, Warrior, Vince McMahon’a sarıldığı bir fotoğrafı internette paylaştı. Bu, neredeyse yirmi yıl boyunca süren anlaşmazlıklardan sonra dikkat çeken bir andı. Bir profesyonel güreşçi olarak Warrior, Danno O’Mahoney’den Bill Goldberg’e kadar olan diğer ünlüler gibi bir “kayan yıldızdı.” Çok kısa sürede büyük üne kavuştu ve döneminin en büyük yıldızlarından biri oldu. Ancak farklı nedenlerle kariyerleri kısa sürdü. Warrior’ın hep Honky Tonk Man’i ezip geçmesi ve Hulk Hogan’ı tuş etmesiyle hatırlanacağını düşünürdüm. Ama bu anılar kalsa da, şimdi 16 yıl boyunca televizyondan uzak kalan, geri döndüğünde çok daha akıllı ve düşünceli biri haline gelmiş, çocukları için yaşayan biri olarak anılıyor. Hall of Fame’in ne kadar “gerçek” olduğu, tamamen kişisel bakış açısına bağlı. Warrior, yıllarca bunun sahte olduğunu savundu. Ama o gece sahnede söylediklerine, bazı konulara ince şekilde değinmesine ve bazı eski hesapları kapatmasına bakarsak, bunun onun için önemli bir an olduğu çok açıktı. Eğer gerçekten büyük bir an olmasaydı, kızlarını sahneye çıkarmazdı.


Aile, biri Arizona’nın Scottsdale kenti yakınlarında, diğeri ise şu anda yaşadıkları New Mexico’nun Santa Fe kentinde olmak üzere iki eve sahipti. Kızları evde eğitim görüyordu. Ailesini Disneyland ya da DisneyWorld’e götürmeyi çok seviyordu. Evde olmadığında sürekli onları arıyordu. Ama aynı zamanda her zaman eski şöhretini yeniden canlandırmaya çalışıyordu. Birçok televizyon projesi başlatmaya çalıştı ama başarısız oldu. Bunlardan biri “The Warrior Project” adlı, yarı senaryolu ilham verici bir reality şov fikriydi. Bu projede, seks ve uyuşturucu dünyasına kapılmış ünlüleri ve müzisyenleri kurtarıp temiz bir hayat yaşamaya odaklanmalarını sağlayacaktı. Ancak bu projeye pek ilgi olmadı.


Ayrıca eski WWE yazarı Court Bauer ile birlikte 2012’de Cartoon Network için “Parts Unknown” adlı bir animasyon projesi üzerinde çalıştı. Bu proje, Clone Wars çizgi dizisine benzer şekilde hazırlanmıştı. O dönemde kanalda çalışan birçok kişi, Warrior’ın popülerliğinin zirvesinde olduğu dönemde büyümüştü ve ana karar vericiler projeyle ilgileniyordu. Senaryolar yazıldı, lisanslama fikirleri geliştirildi ve ağ yeşil ışık vermeye hazırdı. Ancak Warrior, son dakikada bir sürü gerçekçi olmayan talepte bulundu ve bu da projenin tamamen iptal edilmesine neden oldu. Court Bauer, Warrior ile üç saatlik bir röportaj yaptığını ve Warrior’ın röportajda çok iyi bir izlenim verdiğini söyledi. Ancak ardından Warrior, röportajın asla yayımlanmamasını istedi ve yayımlanması durumunda dava açmakla tehdit etti.



Steve Austin’ın büyük bir hayranıydı ve C.M. Punk’ın Twitter’da onun hakkında olumlu şeyler yazmasından dolayı onurlanmıştı; Punk’ın açık sözlülüğünü seviyordu.


Artık Ultimate Warrior karakterini oynamak istemediğini açıkça belirtmişti. Bu karakterden kaçınmıyordu ama sürekli bağırıp çağıran bir çılgını canlandırmanın ötesinde bir şeyler sunabileceğine inanıyordu ve Hulk Hogan gibi karakterinden asla sıyrılamayan biri olmak istemiyordu. Aktif kariyerleri sona ermiş güreşçilerin hâlâ gimmicklerini sürdürmesini zavallıca buluyordu. 2K Sports anlaşması onun dönüşünü sağladığından önce bile WWE ile iş yapmaya açık olduğunu söylüyordu. Geçmişin geride kaldığını kabul ediyordu, ancak bu onun şartlarında olmalıydı ve DVD için kamuya açık bir özür bekliyordu. Sonuç olarak, bu özrü asla alamadı.


O dönemin birçok profesyonel güreşçisinin çocuklarında olduğu gibi, kızları da güreş kariyeri sona erdikten sonra doğmuştu ve babaları gittiğinde hâlâ çok küçüktüler. Hiç şüphem yok ki, onların, babalarının kim olduğunu gururla hatırlamasını ve kendilerinin deneyimlemediği bir işte onun son büyük sahnesini güzel bir anı olarak taşımalarını istiyordu. Bunun yerine, bu anı hayatlarının en kötü anılarıyla birlikte anılacak. Jim Hellwig, 12 yaşından itibaren babasız büyümüştü. Kızlarının da aynı kaderi yaşamasını istemiyordu. Ve asıl trajedi de buydu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dave Meltzer'in Gözünden Misawa'nın Ölümü ve Kariyeri

Başlamak İsteyenler İçin | STARDOM Rehberi 2023

Dave Meltzer Gözünden Von Erich Mitolojisi