Çeviri: Ace's High #11-12
#11

—Geçen sefer NJPW ofisindeki ilk gününü ve gelecekteki takım arkadaşın Kenzo Suzuki ile nasıl tanıştığını konuşmuştuk.
Tanahashi: Evet, ben, Seiji Sakaguchi ve Kenzo, TV Asahi’nin kafeteryasındaydık. Sakaguchi 196 cm, Suzuki 192 cm… “Ben neyin içine düştüm böyle?” diye düşündüm! (gülüyor)
—Suzuki bayağı iri bir adamdı.
Tanahashi: Evet. O, Dojo’ya benden önce taşınmıştı bile. Japonya’nın güneyinde bir bölgesel televizyon kanalında çalışıyordu, işi bırakıp Tokyo’ya taşınması gerekti.
—2000 yılının 4 Ocak’ında Tokyo Dome’da çok dikkat çekici bir şekilde sahneye çıktı. O zaman bile büyük bir itme alacağını hissetmiş miydin?
Tanahashi: Aslında o zaman sadece tanışmıştık, ama sonra öğrendim ki Meiji Üniversitesi ragbi takımının yıldız oyuncusuydu ve üzerinde büyük beklentiler vardı. Çok geçmeden benim rakibim oldu zaten.
—Dojo’ya taşındığın günü hatırlıyor musun?
Tanahashi: Tabii ki! Diğer güreşçiler o sırada turneye çıkmıştı, ama şu an antrenör olan Nijima Dojo’daydı. Ertesi gün herkes geri döndü ve ben de gelen herkesle tek tek selamlaşmak zorunda kaldım.
—İlk izlenimlerin nasıldı?
Tanahashi: Bazıları “başarılar” dedi, bazıları demedi. Gerçek şu ki, senpai’lerin çoğu senin adını bile kullanmaz, hatta hatırlamaz bile başlarda. Aslında ben de artık öyleyim.
—Pek çok güreşçi öyledir.
Tanahashi: Bunun bir sebebi var. Kimlerin debüt bile etmeden bırakacağını bilemezsin. İnsanlar “bu kalıcı olur” diye düşünmeye başladığında adını hatırlamaya başlarlar.
—Dojo’daki eleme oranı bu kadar yüksek işte; biri seninle konuşuyorsa, bu bir saygı göstergesi. Peki yurtta kim sorumluydu?
Tanahashi: (Yutaka) Yoshie sorumluydu, sonra (Togi) Makabe, (Kazuyuki) Fujita, (Wataru) Inoue ve (Katsuyori) Shibata vardı. Ocak ’99’da Masakazu Fukuda Dream Factory’den transfer oldu. Sonra Suzuki ve ben geldik. Yurtta epey kalabalıktık, hem de hepimiz iri cüsseli adamlarız.
—Makabe ile ilk karşılaşmanı hatırlıyor musun?
Tanahashi: O benim senpai’m olduğu için antrenmanlarda tabii ki çok sertti, ama antrenman sonrasında herkesle iyi geçinirdi. Ortamı yumuşatmaya, herkesi sohbete dahil etmeye çalışırdı. Ama bir de sürekli “Hadi Tanahashi, komik bir şey anlat!” diye tuttururdu, o da insanı yoruyor tabii...
—Sonuçta anlatacak hikâyen kalmaz.
Tanahashi: Zaten Dojo’dan dışarı çıkmamıza izin yoktu! Debüt edene kadar çıkamazsın. Ne anlatayım ki? “Komik bir şey anlat!” – elimde malzeme yok!
—Bir de Dojo tatlı partileri falan düzenlermiş diye duydum.
Tanahashi: Evet! Bana 2000 Yen verdi, “Git, ekler, tatlı ne varsa al gel,” dedi. Sonra hep birlikte oturup tatlı yedik. O zamanlar bile tatlılara düşkündü.
—Yani gerektiğinde sertti ama temelde iyi bir insandı.
Tanahashi: Her zaman iyi bir adamdı.
—Kenzo Suzuki’nin Dojo’da sık sık azar işittiği ama senin örnek bir öğrenci olduğun söylentileri vardır.
Tanahashi: Genel olarak iyi idare ettim diyebilirim. Güçlüydüm, bu yüzden antrenmanlarda çok zorlanmazdım. Sadece bir kere gerçekten tükendim.
—Toplu antrenmanda mı?
Tanahashi: Hayır, Inoue ile birlikteydik. 50 squat jump ve 50 normal squat dönüşümlü yapıyorduk, tekrar tekrar. Bacaklarımı hareket ettiremeyecek hale geldim, o hâlâ devam ediyordu. O an düşündüm, “İşte bu bir yıl fark böyle hissettiriyor.”
—Peki ya Suzuki?
Tanahashi: O rugby takımında yaşamaya alışkın gelmişti, bu yüzden bazı görevleri tam anlamıyla yerine getirmezdi. Bu da senpai’lerin dikkatini çekerdi. Antrenmanlara gelince, tabii bir de cüssesinin etkisi var. Onun bir squat yapması, benimkinden çok daha fazla yük demek. Bu yüzden biraz daha yavaştı.
—İyi ya da kötü, farklıydı.
Tanahashi: Evet, kesinlikle daha fazla “yönlendirme” alıyordu diyelim. Benim açımdan, onun azar işittiği anlar benim için biraz dinlenme fırsatıydı açıkçası! (gülüyor)
#12
—Bugün Dojo hayatına biraz daha derinlemesine inelim. Antrenmanlar dışındaki hayat nasıldı?
Tanahashi: Bu, böyle tamamen spora odaklı bir yaşam ortamında ilk kez bulunduğum zamandı. Açık fikirli yaklaştım, her şeyi olduğu gibi kabul ettim, o yüzden çok da büyük bir mesele değildi. Ama aynı odada üç kişi kalmak biraz zordu tabii.
—O odada kimler vardı?
Tanahashi: Kapının hemen yanında Togi Makabe, ortada ben, diğer uçta ise Katsuyori Shibata vardı.
—Epey ilginç bir üçlüymüş!
Tanahashi: Heheh. Düşünsene; biz üçümüz aynı odadayız, klimada da sıkıntılar var. Ben sıcağı pek sevmem, yazın ortasında ya ben ya Makabe kalkıp klimayı açardık, sonra Shibata uyanıp kapatırdı. Bütün gece bu böyle sürerdi.
—Ringdeki mücadeleden önce klima savaşları başlamış.
Tanahashi: O klima kumandası bizim aramızda birçok soruna neden oldu. Ama Makabe senpai olduğu için onun dediği olurdu genelde.
—Hiç birbirinize şaka yapar mıydınız?
Tanahashi: Hmmm, hatırlıyorum; odasında kadın dergisinden bir poster vardı. Bir gün dışarıdayken onu söküp yerine bir vücut geliştirme posteri astım.
—Haha! Belki Makabe için ilham verici bir hamle olmuştur!
Tanahashi: Bikiniyle poz veren bir modelin yerine (vücut geliştirici) Dorian Yates’in posteri… Ama iyi karşıladı! Geldiğinde posteri gördü, “Güzel poz! Zaten erkek gibi bir odaydı, şimdi daha da erkek oldu!” dedi.
—Young Lion sınıfındaki arkadaşların arasında en çok kiminle iyi anlaştın?
Tanahashi: Herhalde Kenzo Suzuki. İlk üç kişilik oda döneminden sonra birlikte kalmaya başladık. Gerçekten iyi anlaştık, hayallerimizi, gelecek planlarımızı paylaştık. Birlikte birkaç... maceramız da oldu.
—Yayınlayabileceğimiz türden maceralar mı?
Tanahashi: …Sanmıyorum…
—Suzuki senden biraz daha yaşlıydı, değil mi?
Tanahashi: İki yaş büyük, evet. Ama o dönemle ilgili ne kadar detay verebilirim, emin değilim… başım belaya girmesin! (gülüyor)
—Gizli saklı işler çok muydu?
Tanahashi: Şimdi öyle demeyelim ama… O zamanlar Dojo’da Waka ve Momo diye iki köpeğimiz vardı. Bir gün mola verdik, köpekleri alıp Tama Nehri kıyısında gezmeye çıktık. Orada birkaç kadın hayranla laflamaya başladık, dönüşte senpai’ler “Nerede kaldınız siz?!” diye bayağı sinirlendi tabii.
—Haha!
Tanahashi: Bir başka sefer de squat'lar artık dayanılmaz bir noktaya gelmişti. İkimizin de bacakları o kadar ağrıyordu ki kıpırdayamıyorduk. Kenzo dedi ki, “Duşta sabunla yumruğunu ovup uyluğuna bastırırsan iyi gelir diyorlar.” Sonra kendimizi çıplak şekilde duşta, diz çökmüş, sessizlik içinde bacaklarımızı ovuştururken bulduk. Bir süre sonra ‘...Devam etmeyelim mi artık?’ dedi.
—İş biraz garipleşmiş! Peki ya Shibata? Senden daha genç ama teknik olarak senpai'n sayılır.
Tanahashi: Evet, o zamanlar daha çocuktan farksızdı. Oldukça zayıftı, bu yüzden sık sakatlanırdı diye hatırlıyorum.
—Zaten o zamanlar sadece 19 yaşındaydı.
Tanahashi: Evet; benden üç yaş küçük, daha 19’undaydı.
—Yalnız takılan bir tip miydi?
Tanahashi: Evet, biraz içine kapanıktı. Benle ve Kenzo’yla çok konuştuğunu hatırlamam, (Wataru) Inoue ile de pek sohbet etmezdi. Ama kıyafet ve ayakkabılara çok meraklıydı. Onunla epey Shibuya ve Harajuku’da alışverişe çıktık.
—Gerçekten mi? Pek beklenmedik bir şey bu.
Tanahashi: Ofis o zamanlar Shibuya’ya yakındı, bu yüzden ofise uğradıktan sonra alışverişe çıkardık. O zamanlar tarzlarımız benziyordu bence. Ama şimdi geçerli olur mu, emin değilim! (gülüyor)
Yorumlar
Yorum Gönder