Çeviri: Ace's High #1-2
2020'den itibaren NJPW'dan yayınlanmaya başlayan Ace's High serisini birlikte takip edelim.
— O zaman en baştan başlayalım. 13 Kasım 1976’da, üç çocuğun en büyüğü olarak doğdun.
Tanahashi: Evet, önce ben geldim. Benden iki yaş küçük bir erkek kardeşim ve ondan da iki yaş küçük bir kız kardeşim var.
— Gerçekten kendini ağabey olarak hissediyor muydun?
Tanahashi: Hayır, pek sayılmaz. Hiçbir zaman tipik bir "ağabeylik" durumunun içinde olduğumu düşünmüyorum. Biraz saf bir çocuktum ve ailem beni epey şımarttı.
— Baban ne iş yapıyordu?
Tanahashi: Bildiğin sıradan bir ofis çalışanıydı. Bence bizimki klasik Japon aile yapısıydı. Büyükannem ve büyükbabamla birlikte, annem, babam ve biz üç kardeş aynı evde yaşıyorduk.
— Gifu bölgesindeki Ogaki şehrindensin. Büyüdüğün yerle ilgili dikkat çekici bir şey var mıydı?
Tanahashi: Gifu denize yakın değil ama içinden birçok nehir geçer. Bizim ev de nehrin hemen yanındaydı. Epey kırsaldı; her yerde pirinç tarlaları vardı. Doğayla iç içe bir yerdi diyebilirim. Sürekli tarlalarda oynar, nehirde suyla haşır neşir olurduk.
— Hatırladığın en eski anın ne?
Tanahashi: Sanırım iki ya da üç yaşındaydım. Dışarıda çamurlu su birikintilerinde oynuyordum. Çamurun içindeki küçük taşları ayıklamayı hatırlıyorum; çamurun pürüzsüz olmasını severdim (gülüyor).
— Çamur mükemmeliyetçisi! Küçükken bağımsız bir çocuk muydun sence?
Tanahashi: Evet, bence öyleydim. Evde pek durmazdım. Okuldan gelir gelmez hemen dışarı çıkardım. Akşam yemeğine kadar dönmezdim.
— Gerçek bir açık hava çocuğu yani.
Tanahashi: Aynen. Beşinci sınıftayken yerel beyzbol takımına katıldım ama ondan önce her gün arkadaşlarımla dışarıda oynardım. Beş altı kişilik gruplar hâlinde körebe oynar, kerevit yakalamaya çalışırdık. Bu biraz utanç verici ama geçenlerde Gifu’ya ziyarete gittiğimde eski okul arkadaşlarım bana anaokulundayken sürekli kızların eteklerini kaldırmaya çalıştığımı söylediler.
— Aman Tanrım!
Tanahashi: Sanırım kendimi çapkın biri olarak görüyordum! Ben orada değildim ama kısa süre önce bir okul toplantısı olmuş ve aradan 30 yıl geçmesine rağmen hâlâ bunu hatırlayan bir kız varmış.
— Sen hatırlıyor musun peki bunu yaptığını?
Tanahashi: Üzgünüm ama evet, hatırlıyorum. Ben ve birkaç arkadaşım üç yaramaz kafalı çocuktuk.
— Peki ilkokul nasıldı? Ne tür bir öğrenciydin?
Tanahashi: Sınıfın palyaçosu gibiydim sanırım. Dikkat çekmeye çalışır, insanları güldürmek için uğraşırdım. Ama resim konusunda gerçekten iyiydim; güzel çizim yapardım. Mezuniyet yıllığının kapağını da ben çizmiştim.
— Yani sınıfta fark edilen biriydin.
Tanahashi: Öyleydim diyebilirim. Beden eğitimi derslerinde de iyiydim. Ama çoğu çocuğa göre daha küçüktüm. 12-13 yaşlarındayken boyum sadece 153 cm (5’1’’) civarındaydı.
— Akademik olarak nasıldın?
Tanahashi: Eh, ortalamanın biraz üstüydüm. Her işten biraz anlayan ama hiçbirinde usta olmayan türden.
— Okuldan hatırladığın önemli bir şey var mı?
Tanahashi: Pek sayılmaz. Etek kaldırma işini bırakmıştım sanırım (gülüyor).
— Karne notlarında ne yazardı?
Tanahashi: Yerinde duramıyor, odaklanmakta zorlanıyor, bu tür şeyler. Bir kızı rahatsız ettiğim için başım da derde girmişti…
— Bu bir temaya dönüşüyor gibi. Ergenliğe geçince işler daha da mı kötüleşti?
Tanahashi: Evet, berbattım. Geçenlerde ortaokuldan birkaç eski arkadaşımla içmeye gittim, bana o zamanlar sınıfta “gayriresmî cinsel eğitim dersleri” verdiğimi hatırlattılar (gülüyor).
— O bilgileri nereden alıyordun peki?
Tanahashi: Şey… Bir arkadaşımın babasının sakladığı bir sürü Playboy dergisi vardı. Gizlice bakardık.
— Televizyonda ünlü bir aşkın, hayran olduğun biri var mıydı?
Tanahashi: Oyuncu Satomi Tezuka’yı çok severdim, lise yıllarında onun poster kitaplarına takıntılıydım. Bir de Miho Takagi (oyuncu ve televizyon kişiliği) vardı.
— Lise öğrencisi için oldukça zarif ve klas seçimler bunlar!
Tanahashi: Erken yaşta belli bir tarzım vardı! Biraz daha olgun kadınlardan hoşlanırdım.
#2
— Geçen sefer kızlarla olan ilişkilerinden bahsetmiştik… Bize ilk aşkını anlat.
Tanahashi: Vay canına, şimdi iş kişisele giriyor! Sanırım ilk yıl ortaokulda olmuştu. İlkokul boyunca hep kızlarla biraz dalga geçerdim ama sonra aşık oldum…
— Ne tetikledi bunu peki?
Tanahashi: Bir arkadaşım farklı bir okula gidiyordu. Bir gün onun ilkokul mezuniyet albümüne bakarken gerçekten çok tatlı bir kız gördüm. Resmen tutulmuştum.
— İlk görüşte aşk. Peki bu platonik aşk için ne yaptın?
Tanahashi: ‘K’-san mı? Açıkladım. Üç kez.
— Üç kez mi!
Tanahashi: Ortaokulun her yılı için bir kez. Ve her seferinde reddedildim. Onun arkadaşı bizim buluşmamızı ayarlardı, ben de her seferinde ne kadar gergin olsam da, denemek gerektiğini düşünürdüm.
— Ya hep ya hiç.
Tanahashi: Ergen aklımla, bana sinyaller verdiğini sanıyordum. Şansım olduğunu düşünüyordum, yani... Sanki “duygularını anlıyorum” falan diyecekti. Ve... Patladım gittim (gülüyor). Ama üçüncü seferde gerçekten bir sebep öğrenmek istedim. “Başka birinden mi hoşlanıyorsun?” dedim. “Evet,” dedi.
— Kimmiş?
Tanahashi: Shoji Narita, Otoko Gumi’den.
— Erkek müzik grubu mu? (gülüyor) Onunla yarışamazsın tabii!
Tanahashi: Yıllarca Otoko Gumi şarkısı duyamadım, sinir oluyordum (gülüyor).
— Yine de yaşına göre epey cesurmuşsun. O zamanlar kızlarla aran iyiydi yani?
Tanahashi: Sosyal biriydim, biraz da çapkındım. ‘K’-san’a her yıl yürümem dışında iki tane daha kız arkadaşım olmuştu.
— Gerçekten mi? Ne oyuncuymuşsun! (gülüyor)
Tanahashi: Şeyy, bazı tatlı kızlar gelip bana çıkma teklif ederdi… O dönemler fena değildim (gülüyor). Ama “kız arkadaş” derken, ilk sevgilim 13 yaşındaydım ve yaptığımız tek şey okuldan birlikte yürümekti. Hiç PG seviyesini bile geçmedik yani.
— Peki ikinci kız?
Tanahashi: Üç gün falan “çıkmıştık.” Sonra ben ayrıldım.
— Sadece üç gün mü?
Tanahashi: Okulun en tatlı kızıydı! Ama diğer çocuklar dalga geçmeye başladı, ben de ayrıldım. Ama kız gerçekten çok güzeldi! Hala arada bir kendime kızıyorum (gülüyor).
— Tam “salaklık ettin Tana!” durumu.
Tanahashi: Tam anlamıyla israf! (gülüyor)
— Yine de fena bir istatistik değil. Diğer çocuklar seni çapkın biri olarak mı görüyordu?
Tanahashi: Sanırım öyle. O imajı bilinçli veriyordum. Belki de ‘K’-san’ın beni reddetmesinin sebebi de buydu. Ona aşkımı ilan ettiğim tek kız da değildi yani. Gerçekten çaba gösteriyordum (gülüyor).
— Bu sırada fiziksel olarak da büyümeye başlamıştın. Kızlar bu yüzden de ilgilenmeye başlamış olabilir mi?
Tanahashi: Evet. Ama hâlâ sınıfın palyaçosuydum. O zamanlarda okulun amigo takımına da katıldım. Belki inanmazsın ama erkek amigo çocuklar kızlar arasında popülerdi.
— Okulun spor günlerinde dikkat çekiyorlardı tabii.
Tanahashi: Spor günlerinden birinde çok net hatırladığım bir şey var: ‘Bo-otoshi’ oyununu bilir misin?
— Hani takımın biri yere dikilmiş bir direği koruyor, diğer takım da saldırıp tepedeki bayrağı almaya çalışıyor. Oldukça sert bir oyun.
Tanahashi: Bir anda önüm açıldı ve önümde kimse kalmadı. “İşte şansım” dedim, koştum ve bayrağı kaptım. Kızların tezahüratını hâlâ dün gibi hatırlıyorum.
— Hâlâ kulağında çınlıyor değil mi? (gülüyor) Sporcu çocuğun kızları etkilemesi evrensel bir durum.
Tanahashi: Ondan sonra küçük sınıflardaki kızlar yanıma gelmeye başladı… Şey, bu röportaj sadece bu konularla mı devam edecek?
— Belki bazı hayranların fikirlerini bölebilir! Kaslarınla tanındın; o yaşlarda atletik bir yapın var mıydı?
Tanahashi: Ortaokul ikinci sınıfta spor salonuna gitmeye başlamıştım bile. Beyzbol takımında atıcı (pitcher) olmak istiyordum, bu yüzden kollarım daha güçlü olursa topu daha hızlı atarım diye düşündüm. Spor salonuna gidiyordum, bir de okuldan 3 kg’lık bir gülle “ödünç” almıştım. Onu pirinç tarlalarında fırlatıyordum.
— Bu, tam bir Antonio Inoki hikayesi gibi.
Tanahashi: Heheh. Ama ben gülle atışı yapmıyordum, onu beyzbol atışı gibi fırlatmaya çalışıyordum. Yani 3 kilo ağırlığı beyzbol formuyla. Omzumu çıkarmadığım için şanslıyım.
— Peki takımda hangi pozisyonu kaptın sonunda?
Tanahashi: Sağ saha (right field), heheh. Beyzbolu severdim ama iyi bir oyuncu değildim.
— Beyzbola nasıl ilgi duymaya başladın?
Tanahashi: Gifu’da büyürken Chunichi Dragons maçları televizyonda çok olurdu. O zamanlar Kenichi Yazawa diye bir oyuncu vardı. Annem onun hayır işlerine ve dezavantajlı insanlara yaptığı yardımlardan bahsederdi. Bu da hem ona hem takıma hayran olmamı sağladı.
— Peki takımınız nasıldı?
Tanahashi: İlkokulda berbattık. Ortaokulda şehir turnuvasının ikinci turunda elenirdik. Kötüydük. Ama en unutulmaz anım ortaokul son sınıftaki son maçtı. Yaz zamanıydı. Dokuzuncu vuruş, iki kişi elenmişti ve ben sıradaydım.
— Tam film sahnesi gibi. Ne oldu peki?
Tanahashi: Sağ saha yönüne giden yerden bir top (laughs). “Gerçekten mi? Hikâye böyle mi bitecek?” dedim. İnanamamıştım, cidden. Neyse artık…
Yorumlar
Yorum Gönder